Yeterli ve dengeli beslenmenin bir göstergesi de öğün sayısıdır.
Vücudun fizyolojik dengesini sağlamak için gerekli olan enerjinin öğünlere
bölünerek alınması gerekmektedir. Bu sayede bireyin sağlık risklerini
azaltılmakta, gün boyu oluşan stres ve baskıya hazırlıklı olma şansı
sunulmaktadır. Öğünlerde yenilen besinlerin dengeli bir şekilde dağılmasının
metabolizmanın düzenli çalımasına etki ettiği söylenmektedir. Uzun süreli açlık
dönemlerinde vücuttaki yağ kütlesi artmakta ve bu fazla yağ diyabet, kalp
hastalıkları olarak bireyin karşısına çıkabilmektedir. Bu sebeple günde en az 3
öğün şeklinde beslenilmesi önerilmektedir.
Vücudun uygun ve yeterli enerji
üretimi kandaki şeker düzeyleri ile alakalıdır. Kandaki şeker olması gerekenin
altına düştüğü zaman kişinin yorgunluk hissi, dikkatinde azalma gibi olumsuz
koşullar görülmeye başlar. Şekerin kanda normal seyretmesi kişiyi iyi
hissettirir. Kandaki şekerin olması gereken değerden daha yüksek olması da yine
kişide bir ağırlık hissi, uyku halini almasına sebep olur. Bu sebeple kan şeker
düzeyi hep normal seyrinde tutulmalıdır. Bu da öğünler arası 4-5 saatten fazla
olmamasıyla dengelenmektedir. Şeker dengede olduğunda vücudumuz normal seyrinde
düzenli olarak çalışmaya devam eder.
Akşam ile sabah arasında en
az 10-12 saat zaman vardır. Ve bu süre zarfında vücut dışarıdan hiçbir şekilde
enerji almaz. Ancak uyuduğumuz zaman da vücudumuz çalışmaya devam eder. Yani
enerji harcar. Dışarıdan ekstra bir enerji alınmadığı için hali hazırda bulunan
depolar uyurken kullanılmaktadır. Bu sebeple sabah uyanıldığında herkesin
depoları dahil enerji kaynakları tükenmiş olur. Ve kan şekeri vücudun düzenli
çalmasını önleyecek kadar düşmüş olur.
Öğünler arasında en sıklıkla atlanılan
öğün kahvaltı öğünüdür. Bunun bir sebebi de zayıflamaya etkili olacağıdır.
Ancak uzun süren açlık dönemini kahvaltı yapmayarak biraz daha uzatmak zayıflamaya
yardımcı değildir. Hatta yapılan kahvaltının kilo kontrolü bakımından olumlu
etkisi olduğu bile söylenebilir. Yeterli ve dengeli yapılan kahvaltının güne
daha elverişli başlamayı, günün daha kaliteli geçirilmesini sağlar. Sabah
kalkıldığında uzun dönem açlıktan sonra kahvaltı yapılmazsa beyinde gerekli
olan enerji oluşamaz. Bu durumda yorgunluk, baş ağrısı, dikkat ve algılama
azlığı görülerek sıkıntılar yaşanır. Kahvaltı yapılmadığında vücut gece boyunca
kullandığı depolardan vücut için gerekli olan kısmı kullanmaya başlar. Bu da
bireylerin hastalıklara karşı olan direncinin düşmesi ile sonuçlanır. Aynı
zamanda sabah kahvaltısı yapılmadığı zaman günün kalite ve verimi de
düşmektedir. Gün içerisinde yapılacak işlerden sağlanacak verim azaltılmış olur.
Kahvaltının atlanmasının bilişsel fonksiyonlarda özellikle hatırlama
performansında gerilemeye yol açtığı insanlar ve hayvanlar üzerinde yapılan
çalışmalarda gösterilmiştir. Hatırlama ve kan glikoz düzeyi üzerine yapılan
çalışmalarda kan glikoz düzeyi ve hatırlama performansının arasında ciddi
ilişkiler bulunmuştur. Yeterli kan glikoz düzeyine sahip bireylerin hatırlama
performanslarını daha kolay yerine getirdikleri gözlenmiştir. Yapılan
kahvaltının hafızayı arttırdığı, bilişsel becerileri geliştirdiği ve öğrenmeyi
kolaylaştırdığı ve eğitime ciddi katkısının olduğu söylenmektedir.
Kahvaltı
öncesinde bireylerin kan şekerleri en alt seviyededir. Kahvaltının beyin
işlevindeki etkisi bireyin genel beslenme durumu, kahvaltı ve akşam yemeği
niteliğine göre değişiklik göstermektedir. Kahvaltı ile öğrenme performansı
arasındaki ilişki şu şekilde açıklanmıştır: kahvaltı bireyin beslenme durumunu
iyileştirmekte ve beynin açlık durumunda maruz kaldığı yetersiz enerji
gereksinimini düzenlemektedir. Ve bu da derse devamlılığı, dersteki algı
açıklığını, konsantrasyonu ve verilen bilgilerin daha sonrasında anımsama
performansını geliştirmektedir. Ancak bu öğünü atlayan bireylerde bu durumun
tam tersi etkisi olduğu bilinmektedir. Kahvaltı yapmayan bireylerde halsizlik,
isteksizlik, uyumsuzluk ve doyumsuzluk hisleri yanında, dikkat eksikliği, baş
ağrısı ve baş dönmesi gibi durumlar görülmektedir.
YORUMLAR
 | Yükleniyor... |